Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya İran'da rejimi kim devirecek?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İSRAİL ve ABD’den en üst düzeyde gelen açıklamalara göre hedef İran rejimini devirip, yerine yenisinin kurulmasını sağlamak.

        Bu hedef tutar mı?

        Yanıt verebilmek için, önce bir ülkedeki rejimin yıkılıp, yenisinin kurulabilmesi için hangi şartların oluşması gerektiğine bakmak gerekiyor...

        Genelde iki yolu var…

        Birincisi “klasik süngü” yöntemi; bir ülkenin askerleri, hedef ülkeyi karadan işgal eder, içerden aldığı destekle rejimi devirir...

        Ya da Suriye ve Libya’da olduğu gibi, kendisi yerine vekalet savaşçıları aracılığıyla yıkma işlevini yerine getirir...

        Bir diğer yol da hava saldırılarıyla yıkmaktır…

        Hava bombardımanıyla ülke zayıflatılır, içerde hazırladığı isyancı gruplar aracılığıyla halk galeyana getirilir ve rejim yıkılır…

        Örneklerini son 30 yılda özellikle bu coğrafyada çok sayıda görme olanağına kavuştuk...

        HAVADAN SALDIRIYLA YIPRATIP YIKMA YOLU

        ABD ve İsrail, kara gücü sokma olanağı olmadığı için, ikinci yolu seçiyor, havadan saldırarak İran rejimini yıkmayı deniyor…

        Peki, İran içinde isyana önderlik edecek bir yapı var mı?

        Daha önemlisi, onların toplumsal kabulü var mı?

        Görünür olanlardan başlayalım…

        Habertürk TV muhabirimiz Alihan Tok arkadaşım 6 gündür İran sınır kapısından yayın yapıyor...

        Alihan Tok’un hangi yayınına denk geldiysem, ağırlıklı olarak çıkışın değil İran’a girişlerin olduğuna vurgu yapıyor.

        Yani dışarı doğru kaçış değil, daha çok içeri doğru giriş var…

        Genetik ülke toplumu davranışının, yani yönetimine öfke de duysa, dışardan gelen saldırılarda vatanı korumak için Voltran oluşturma kapasitesini sergiliyor...

        NÜKLEER ENERJİ HERKESİN HAKKI

        Diasporadakiler dahi ABD ve İsrail’in, nükleer enerji odaklı saldırısına tepki koyuyor.

        Onlarca ülkenin nükleer enerji santrali varken, birçok ülke de Uranyum zenginleştirmesini kendi yaparken, İran’a yapma demelerine anlam veremiyor.

        Bu da toplumsal tepkinin ABD ve İsrail’e dönmesini sağlıyor.

        KOLLEKTİF TRAVMA TOPLUMU DAVRANIŞI

        Gelelim içerdeki duruma…

        İran’da bulunan ve bölgeyi de çok iyi bilen birçok akademisyen ve işadamı ile sohbet etme olanağı buldum.

        Hepsinin de altını çizdiği kritik cümle, “Burada rejime karşı bir hareket yok, aksine birleşme var” yönünde oldu.

        Bazı gruplarda hareketlenme olduğunu onlar da reddetmiyor...

        Ancak Belucistan’daki bazı örgütler ile PKK’yı da bünyesinde barındıran KCK’nın kolu PEJAK’ın arasında olduğu örgütlerin toplumsal bir karşılığı yok...

        İsrail’den Güney Kıbrıs’a olduğu gibi göç hareketiyle de karşılaşılmamış olması, şu aşamada bir iç isyan zemininin olmadığını sergiliyor...

        DİNİ ULUSALLAŞTIRDI...

        Bunun birçok nedeni var, ama en önemlisi İran'da 46 yıldır inşa edilen rejimin ürettiği rızanın da önemi var...

        İran 1979 devriminden bu yana, aidiyet tanımında "çekirdek ulus" yerine, "dini ulusallaştırmayı! baskın kılan bir devlet-toplum ilişkisine girdi; Şiilik aidiyette, etnik kimliğin önüne geçti.

        Öteden beri “küçük şeytan” diye adlandırdığı Yahudiliğin merkezi İsrail’den gelen saldırılar karşısında toplumsal birliğini oluşturdu.

        İRAM Başkanı Doç. Dr. Serhan Afacan, dünkü sohbetimizde önemli bir noktaya daha işaret etti.

        “Sovyetlerden başlayıp, Afganistan, Irak savaşı ile devam eden süreçlerde İran’da, saldırılar karşısında kolektif travmalar üzerine kurulu bir toplum oluştu. Kolektif travmalar üzerinde kader birliği yapan toplumlarda, isyan kolay oluşmaz…”

        İran’ın sağlam bir misilleme yaptığına da dikkat çeken Doç. Dr. Afacan’ın bir diğer noktaya da işaret etti:

        “İsrail ile savaşının içine ABD’yi çekmemeye özen gösteriyor. Müzakereye dönme iradesini Trump gibi koruyor. Rejim bu tutumunu içerde de hissettiriyor. İsrail durursa İran da durur.”

        Buna ilişkin bazı verilerin dünden bu yana geliştiğine, Umman ve Cenevre'de görüşmelerin yapılması için bazı ülkelerin arabulucu rol üstlendiğini biliyoruz.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilk günden bu yana bu yönde çaba gösteren liderler arasında yer alıyor...

        TÜRK KÖKENLİLERİN TEPKİSİ İSRAİL’E KARŞI

        İRAM Başkanı, içerdeki en etkili etnik yapının Kaşgariler, Azeriler, Horasanlılar olmak üzere Türk kökenliler olduğunu anımsattı.

        Güney Azerbaycan’da Traktörler olarak bilinen kesimden İsrail’e yönelik sert tepkinin geldiğine dikkat çekti.

        PEJAK veya Belucistan’da oluşan Sunni yapıların hareketinin de bir şey ifade etmeyeceğini söyledi…

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün partisinin TBMM Grup toplantısında, “İran’ın kendini savunma hakkı var. İran’ın da bölgenin de bundan çıkarması gereken dersler var” cümlesine de dikkat çeken Doç. Dr. Serhan Afacan, savaş sonrası Tahran yönetiminin de kendini gözden geçireceğine yönelik tahminini dile getirdi…

        BU REJİM TOPLUMU YORDU

        Uzun yıllar İran üzerine çalışan Dr. Murat Arslan ise rejimin içerden devrilmesi için İsrail ve ABD’nin büyük uğraş verdiğini, itibarsızlaştırma yönünde adımlar atıp, içerde var olan seküler öfkenin de dışa yansıtılmaya çalışıldığını vurguladı.

        “İran yönetimi telefonlar İsrail kontrolünde olduğunu biliyor ve diğerleri gibi suikasta uğramamak için bir araya gelecek iletişimi kurmakta zorlanıyor” deyip devam etti:

        “Bu da kontrol mekanizmalarını çalıştırmalarında kendilerini sıkıntıya sokuyor. Ancak Devrim Muhafızları kendi içinde çok sağlam; en etkili yapı da orası. Eğer 10 gün içinde bir hareketlenme olmaz ise rejim yerinde kalır, kırılma olmaz. Ancak bu rejim toplumu çok yordu. Kırılma daha çok rejimin uygulamalarından sıkıntı çekmiş, kadınların ağırlıkta olduğu kesimlerden gelebilir. Bugün işareti görülmemekle birlikte bir anda seküler bir arayışın patlamasıyla da karşılaşılabilir…”

        PEJAK İLE SAVAŞAN KARAKOLU VURDU…

        Uzun yıllar İran’da gazetecilik yapan, farklı düşünce kuruluşlarında İran üzerine yazıları yer alan Ramazan Bursa da “İran halkının rejimi devirmek gibi çabası olmadı, içerde siyasi gerilimler yaşanmadı değil; ama rejimi devirmeye dönük bir çaba yoktu” dedi.

        İsrail’in içerde bir hareketi başlatamayacağını anladığı andan itibaren saldırılarını durduracağı tahminini de dile getiren Bursa, İsrail’in hedefinde İran’daki Kürtler olduğunu belirtti.

        Kürtlerin nüfus içindeki paylarının %7 civarında olduğunu, bu nüfusun geniş bölümünün de PEJAK’a sıcak bakmadığını, dolayısıyla isyana önderlik edecek bir yapıyı görmediğini belirtti.

        İsrail’in destek vermek için, İran’ın Türkiye ile Irak sınırı boyunca PEJAK’a karşı mücadele Devrim Muhafızları özel birliklerinin Hoy’daki karakol üssünü vurduğunu söyledi.

        MEVLEVİ ABDÜLHAMİT DE REJİMİ DESTEKLEDİ

        Ramazan Bursa, Belucistan bölgesinde de bir ayaklanma çabasının olmadığına işaret ederek, bu bölgenin en önemli Sunni liderlerinden Mevlevi Abdülhamit’in faraziyesini yerine getirmek için gittiği Hac’dan, yardımcısının da bölgeden yaptığı açıklamada rejime destek verip, İsrail’e ağır hakaretlerde bulunduğunu bildirdi.

        Traktörler olarak da bilinen Güney Azerbaycan ve Tahran’da yaşan süren Türk kökenlilerinin de benzer şekilde İsrail’e olan tepki açıklamalarından örnekler verdi.

        Devrik Şah’ın oğlunun da İran içinde bir etkisinin olmadığını, kızının Yahudi kökenli biriyle ABD’de evlenmiş olmasının da tepkiyle karşılandığını anımsattı.

        Başta da belirttiğim gibi içerde eğer bir hareket başlatılacak durum yoksa bir süre sonra saldırılar durur ve yeni bir dönemin kapısı aralanır.

        Anlaşılan o ki ABD’de de içerdeki durumu görmek, isyanın nasıl şekillenebileceğini anlamak istiyor.

        Bir yandan da nükleer anlaşmanın zeminini kaybetmek istemiyor.

        Ancak bombalama uzun süre devam eder, içerde kıtlık başlar ve yaşam çekilemez hal alırsa, zaten kendini koruyamayanların, bir de yönetemez hale gelmesini toplum kaldıramaz.

        Bu da işin bir diğer gerçeği…